18 Eylül 2010 Cumartesi

Hissediyorum, Öyleyse Varım!

"İnsanlar, söylediklerinizi ya da yaptıklarınızı unuturlar; ama onlara hissettirdiklerinizi asla unutmazlar." Adam Fawer bu cümlesiyle beni benden almıştı işte. Çünkü insanlar hep bir his yumağı olmuştur benim için. Birinin adını unutabilirim, doğum gününü unutabilirim, onunla nereden tanıştığımı ya da nasıl anılarım olduğunu bile unutabilirim; ama yüzünü gördüğümde ya da sesini duyduğumda içimdeki sesin fısıltılarını susturamam. Geçenlerde bir babanın çocuğuna bisiklet sürmeyi öğretişini konu edinen bir reklama rastladım. O küçük bacakların dengeli bir şekilde pedalları tek başına çevirebilmesi için kim bilir baba kişisi ne diller döktü, ne süslü cümleler kurdu. Kim bilir kaç defa o bisikletin arkasından tutması gerekti. Kim bilir kaç defa saçının teline zarar gelse uğruna dünyaları yıkabileceği yavrusunun düşüşünü izledi, yaralanmış dizlerini dezenfekte ederken üfledi. Ama sonunda küçük çocuk bisiklet sürmeyi öğrendi. Şimdi onlarca yıl gerisindeki bu anıdan aklında kalan tek şey babasının ona verdiği güven duygusu, ne yaralarının verdiği acı ne bisikletinin rengi ne de korkusu. Çünkü başarmak için hissetmek gerekir. Birilerinin size inandığını bilmek bazen en iyi motivasyon şeklidir. Yıllar üzerimizden geçip giderken tarzımız değişebilir, düşüncelerimiz değişebilir ama hissettiklerimiz bizim kontrolümüzde değildir. Bu yüzden belki de sahip olduklarımız içinde yalan söyleyemeyecek tek şey hislerimizdir. Çünkü hisler, düşünceler gibi değildir. Düşünme şeklimiz okuduğumuz bölüme göre bile kolayca yeniden şekillenebilirken, hayatımız boyunca tek bir kişiye aşık olup kendimizi ona adayabiliriz. Çünkü sevmek düşünceden bağımsızdır, tamamen hislerle ilgilidir. Bu yüzdendir ki aşkta "çünkü" diye bir şey yoktur. "Çünkü" araya girdiği zaman düşünceler konuşur. Bazılarımız yaşarken hisseder ama ben yaşamak için hissediyorum. Zira hissedebildiğim sürece varım, biliyorum.

1 yorum: