7 Aralık 2009 Pazartesi

"Ne Kadar Büyürsen Büyü, Sen Hep Bizim Küçük Kızımız Olacaksın!"

Güneş'in bizlere göz kırptığı son günlerden birinde arkadaşlarla çimlerde oturuyorduk. ODTÜ'de Güneş varsa "Fizik Çimleri"nde öğrenciler de vardır! Bir Newton Kanunu olmasa da bu böyle. Arkadaşım, ilkokuldan bir arkadaşına rastladı. Rastladı derken kızı erkek arkadaşıyla öpüşüp koklaşırken gördü sadece. Düşünülerek yapılmış bir espri miydi, yoksa ağzından bir anda öyle mi çıktı bilmiyorum ama "Küçükken hiç böyle şeyler yapmazdı." dedi. İşte benim bittiğim andı. Kafama dank etti! Etmez olaydı ama etti! Elden ne gelir ki? Büyüyoruz... Evet, bunu farketmem sanırım biraz zaman aldı. Her geçen gün kümülatif olarak artarken elimdeki ipuçları, ben nedense hiç birleştirmek istemedim onları. Elde edeceğim sonucu bilip korktuğumdan mı yoksa sadece hayatı daha gizemli kılmaya çalışmamdan mı bilmiyorum. Hatta bunu bile bilmek istemiyorum. Bir mühendislik öğrencisi olarak her şeyde neden ve sonuç aramaktan sıkıldım belki de. Daha mini mini birken, çalışkan ikiyken büyüdüğümde yapacaklarımla ilgili hayaller kurardım. Bu hayallere dalarken bile büyüdüğümü nereden bilebilirdim?! Her şey küçülen kıyafetler ve ayakkabılarla başladı. Hep böyle kandırılmadık mı? "Seneye küçülür, bir beden büyük alalım." klişesi hangimizin kabusu olmadı ki?! Aslında koca bir yalandı hepsi! Küçülen bir şey yoktu ortada. Bizler vardık. Büyüyen... Yavaş yavaş belirtiler farkedilir olmuştu. Artık babamın sırtında gezinip duran 20 kiloluk minik, tatlı kız çocuğu değildim. Annemin bana banyo yaptırdığı pazar akşamları da tarih olmuştu. Kimse gelip "Ne şirin şeysin sen böyle!" diyerekten yanaklarımı sıkmıyordu. Bu büyüklerin nesi var böyle derken, kendi yarıçapımda triplere girerken, aslında her şeyin benden daha doğrusu büyüyor olmamdan kaynaklandığını itiraf etmekten kaçıyordum. Yıllar böyle geçti gitti işte. Geldim 18'e. İlk işim ehliyet almak olmuştu. Kimlik falan sorduklarında artist bir şekilde ehliyetimi göstermeye başladım. (Hatta bunu hala yapıyorum, kahretsin!) Kendi adım ve soyadımın yazdığı mail adreslerini tercih eder oldum. Numaramı kendi üzerime aldım. Annemin ya da babamın doğum gününde kutlama mesajları gelmiyordu artık Turkcell'den. Kafamı yastığa koyar koymaz dalamıyordum uykuya, düşünülmesi gereken bir şeyler çıkıyordu mutlaka. Canım acıdığında avazım çıktığı kadar ağlayamıyordum. Bir şeye sinirlenip odama kaçtığımda artık kimse gönlümü almaya da gelmiyordu. 18'den sonra yaşımı bile söylemez olmuştum. En kötüsü de elimde kocaman valizlerle, kocaman bir şehirde artık yapayalnız kalmıştım. Ben büyürken hayallerim de küçülür olmuştu...

8 yorum:

  1. büyümek, yavaş ve sancılı bir delirmektir.. ne acı.

    YanıtlaSil
  2. Açıkçası bunda üzülecek bir şey göremiyorum. Büyümek gibisi yok bence. Derler ya her yaşın ayrı güzelliği var. Pazar banyolarını ve kafamı yastığa koyar koymaz uykuya dalmayı ben de özlüyorum ama emin ol yarın daha çok heyecanlandırıyor beni.

    YanıtlaSil
  3. Elbette her yaşın kendine göre bir güzelliği var. Mesela artık araba kullanabiliyorum, istediğim konsere, istediğim bara, istediğim filme gidebiliyorum. Fakat hala küçük bir çocuğun ruhunu taşırken sorumluluk alma zamanı geldiğini farketmek ve bunu kabullenmek biraz zor oluyor, zaman alıyor hepsi bu.

    YanıtlaSil
  4. Haklısın bir yerde ama şöyle düşün Banu: Gerçekten bir yaşam sürmüş olmak demek, sorumluluk almış olmak ve acı çekmiş olmak demektir. Buna katılmaz mısın? Çocuk olmak eğlenceli, tamam ama ben iplerin yani sorumluluğun benim elimde olduğu bir hayat istiyorum. Sorumluluklardan korkma, sadece nasıl hükmetmen gerektiğini öğren, yeter.

    YanıtlaSil
  5. Bu noktada haklısın. İnsanların sürekli ne yapıp yapmaman gerektiğini söylemesi, özgürce hareket edememen istediğin hayatı yaşamana engel olabiliyor. O istenilen hayatın da bir bedeli var elbet ki, o da sorumluluk almak. Gülü seven dikenine katlanır misali =)

    YanıtlaSil
  6. ne yani, 6 yaşına dönebilirsin desler yok istemiorum mu diceksiniz? bi düşünsenize, herşey eğlence, herşey oyun. senden karşılık olarak istenen (yada beklenen) tek şey ise söz dinlemek, ki bunu da yapmak zorunda diilsin. hangibirinizin hayal gücü bundan daha iyisini kurabilir???

    YanıtlaSil
  7. Kim buna hayır diyebilir ki :)

    YanıtlaSil