Gün batımı çelişen duyguların kombinasyonudur. Rahatsız
edici bir huzurdur. Tepelerin ardında ya da ufukta hiç fark etmez, muazzam bir
güzelliği vardır onun. İnsanı mest eden cinsten… Zamandan, mekandan, tüm
algılardan kendini sıyırmayı başarmış bir varoluş… Dünyanın hak ettiği değeri
görememiş 8. harikasıdır bir bakıma. Günün yaşam dolu renklerinin yerini karanlığa
bırakmasına ramak kala umutlarımızın yeşerdiği, tüm güzel duyguların hayallerin
zihnimize hücum ettiği o andır. Ruhumuzu doyurma saatidir. Diğer yandan bu
büyülü anın sonsuza dek sürmeyeceği gerçeği aklımızın bir köşesinde bizi
rahatsız etmek için çoktan yerini almıştır bile. Yeniden gerçekliğe adım atma
zorunluluğu, düşük dozda damarlarımızda dolaşmaya başlamıştır gün batımının
sonlarına doğru. Her şeyin bir başlangıcı ve sonu olduğunu böylesine idrak
edebildiğimiz, iliklerimize kadar hissettiğimiz nadir anlardandır şu hayatta.
Sonrası malum… Biz daha nasıl olduğunu anlayamadan bir anda karanlık çöker.
Sessizlik hüküm sürer. Aslında rahatsız eden şey ne karanlıktır ne de
sessizliktir. Bu, gecenin suçu değildir. Ömrümüzden geçip giden bir gün daha
düşüncesidir. Huzurumuza parazit yapan, harikalar diyarından bizi koparan... Yine
de her fırsat bulduğumuzda bu sihirli ana karışmak isteriz hepimiz. En
nihayetinde, sonunu bildiğimiz bir hikayede yaşam savaşı veren
varlıklarız biz.
12 Haziran 2017 Pazartesi
Gün Batımındaki Rahatsız Edici Huzur
6 Haziran 2017 Salı
Taze Fasulye Seven İnsan

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle, afiyet olsun herkese ;)
27 Mayıs 2017 Cumartesi
Sapyoseksüelleştiremediklerimizden misiniz?

21 Mayıs 2017 Pazar
Akdeniz İnsanı
Ruhumuzun denize kıyısı vardır bizim. Biz güneyliler suya
doğmuş, suda büyümüş insanlarız ne de olsa. Deniz bizim ilacımızdır. Düşüp bir
yerimizi kanattığımızda ya da kalbimiz kırıldığında denize koşarız. O tuzlu su,
kumların sıcaklığı, dalgaların sesi, yosun kokusu her derdimize devadır. En
mutlu anlarımızı sahilde kutlarız. En büyük eğlencelerin ev sahibidir deniz. Dibe
battığımız noktada da, gözyaşlarımız denize dökülür. Gözlerimizden düşen minik
damlaların denizin uçsuz bucaksızlığına karışıp yok oluşunu izler, hafifleriz.
Evrende aslında ne kadar da küçük ne kadar da yok denilecek kadar az olduğumuzu
anlarız. Orada tüm egolarımızdan arınırız. Ne anlatsak dinler deniz.
Yargılamadan, küçümsemeden… En büyük sırdaşımız, can yoldaşımız olur bir
noktada. Hissettiğimiz tüm duyguları onunla paylaşma arzusu duyarız.
Paylaşamazsak bir yanımız eksik kalır. Yolun sonu her zaman denize çıkar
burada. Nereye gidersek gidelim gözlerimiz hep onu arar. Kilometrelerce yol
katedip onu göremediğimizde yaşadığımız hayal kırıklığı bundandır. Mavi
hüzündür, mavi mutluluktur, mavi coşkudur Akdeniz’de. Her şey değildir belki
ama birçok şeydir bize göre. Deniz olmadan yaşayamaz mıyız? Yaşayabiliriz belki
de. Ama onunla bir başka yaşarız işte…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)