12 Aralık 2014 Cuma

Kezban

Onun adı Kezban. Hayata 1-0 yenik başladı. Yaşamı boyunca yediği gollerin ise haddi hesabı yok. Adı çıkmış dokuza ve inmeyecek sekize. Hayata karşı atılmış şık bir röveşata (TDK böyle yazılmasını buyurmuş) golü bile kurtaramaz onu artık. Bir kere "Türk kızları gitsin, Rus kızları gelsin." mantığındaki erkeklerle aynı ülkede yaşıyor bu yavrum. Yani tamam, kaslı üçgen bir vücudun vardır. Bebek yüzlüsündür. Köfte dudaklı, renkli gözlüsündür. Bütün kızlar sana hastadır. Sen de böyle bir beklenti içine girmişsindir. Olabilir. Ama kara kaşına kara gözüne, kıyafetlerinden fırlayan kıllarına, bağımsızlığını ilan etmiş göbeğine bakmadan böyle laflar eden erkeklerimiz varsa bir daha düşünsün derim. Sevgili Kezban, bu cümlelerimden sonra köşede pis pis sırıttığını görür gibiyim. Ama sen de az değilsin. Daha 3 gün önce tanıştığın adamla neden evlilik muhabbetine giriyorsun ki? Hayatındaki en büyük gayen bu mu gerçekten? Bu kadar aciz misin? Kendine biraz güvenebilsen keşke. Bir birey olarak, tek başına neler başarabileceğini görebilsen. Kendine bile güvenin yokken, karşındaki adama nasıl güveneceksin ki zaten? Tabi güveni de abartmamak gerek. Sana çarptığı için ya da ne bileyim yol falan soracağı için "Pardon!" diyen her erkeğin sana yazdığını düşünmeye başlıyorsun sonra da. Bir arasını bulmak lazım. Gelelim size beyler... Sırf mesajlarının sonuna gülücük koyuyor diye bir kızın bu kadar da üzerine gidilmez. Bırakın koysun. Ne olacak yani? Nedir sizi bu kadar rahatsız eden? Kedili, köpekli, bebekli videolar atıp durması konusunda hak veriyorum size ama. Sürekli olarak bu tarz şeylere maruz kalmak hoş olmayabiliyor belli bir noktadan sonra. Hele ki, tartışma sonrası paylaşılan o atarlı, damar şarkılar ya da özlü sözler, alıntılar... Sevgili Kezban, yapma bunu. Kendine de, karşındakine de. Git direkt olarak "o"na söyle kendi hissettiklerinle, kendi cümlelerinle. Sosyal medya üzerinden birilerine üstü kapalı mesajlar göndermeye çalışmak hiç yakışmıyor bir hanımefendiye. Ve Kezban, hepimiz biliyoruz ki aslında o "duck face selfie"lerden bal gibi de hoşlanıyorsun. "Hihi ne kadar da şapşalım!", "Zaaa", "Ahahaha, denedim de benden olmuyormuş." gibi cümlelerle bu fotoğrafları paylaşıyor olman bize ne yazık ki gerçekten de öyle düşündüğünü hissettirmiyor. Zira dalga geçecek olan insan bir kere yapar, iki kere yapar... Günün her öğünü 3'er 5'er tane aynı pozun birkaç derecelik açı farkıyla çekilmiş versiyonlarını paylaşmaz. Yaptığının tercümesi tam olarak şu: Aslında ben seviyorum, paylaşmak istiyorum ama üzerimde de çok baskı var dalga geçerler diye. Bir de eğer o saçların illa platin sarısı olacaksa lütfen dipleri yarım metre gelmiş olmasın. Gerçi şimdilerde ona da hazır bir cevabın var: Ombre tatlım bu. Şimdi bütün yazı boyunca kezbandan bir kızmış gibi bahsettim durdum. Peki ya erkeğin kezbanı olmuyor mu? Oluyor tabi ki. Belki farklı bir sıfatla, farklı bir isimde... Genelde birinci tekil konuşuyorlar. "Bizde böyle kızım.", "Böyle şeyler bize ters." gibi gibi. Siz tam olarak kimsiniz? Ya da sen tam olarak daha başka kimler adına konuşuyorsun o anda? Bilinen bir gerçek ki beyler, sizin aranızda da yukarıda bahsettiğim şekilde sosyal medyada atar yapanlar, mesaj göndermeye çalışanlar yok değil. Eğri oturup doğru konuşalım şimdi. Sevgilisine onu yeme, öyle deme, onu yapma, bunu giyme şeklinde bir dizi yasaklar koyan erkek tiplemeleri var bir de mesela. Görürseniz kaçın. Çünkü düzelme olasılıkları sıfırın altında on. "Sen neden yapmıyorsun bunları peki?" gibi bir sorgulama içine girdiyseniz alabileceğiniz cevap şöyle bir şey olur genelde: Ben erkeğim. Kusura bakma ama pabucumun erkeğisin o zaman. Size bir tavsiye beyler, bu şekilde içi boş öylesine yasaklamalar sizi bir kızın gözünde sadece özgüvensiz yapar ve kısa bir süre içinde kendine güveni olmayan bu erkek tiplemesi tüm çekiciliğini yitiriverir. Bunlar ve daha binlercesi... Artık dikkatinizi çekebildiğime göre, esas konuya gelebilirim sanırım. Şahsen bu kezban muhabbetinin gereğinden fazla uzamaya başladığını düşünüyorum (tıpkı bu yazı gibi). Öyle bir noktaya geldik ki, insanlar hoşuna gitsin ya da gitmesin sırf birilerini eleştirmek için kezban der oldu. Bu sebeple zaten en başından beri bir anlamı olmayan bu kelime içi doldurulmaya çalışılırken abartılıp daha da anlamsız bir hale getirildi. Her insanın kendine göre anlaşabildiği, kafa dengi birileri vardır. Geri kalan her şey için kezban demek ne kadar doğru, ne kadar adil tartışılır. Yukarıda yazdıklarım mesela... Tamamen bana göre olması ya da olmaması gereken şeyler. Eminim benim gibi düşünmeyen birçok insan da vardır. Olabilir. Olmaması anormal olurdu zaten. Bu ilişkilerde de böyle değil midir? Bir insan herkes için "the one" olamaz ki. Mutlaka bir yerlerde birileri için yanlış kişidir o da... Olaya bir de bu açıdan bakın derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder