Son birkaç yıldır gündemden hiç düşmeyen bir konu olmayı başarmıştır "modern kadın" kavramı. Modern kadın, yeri geldi bir makyaj harikası olarak düşünüldü; yeri geldi elinin hamuruyla erkeklerin işine burnunu sokan kadın olarak tanımlandı; yeri geldi kolay ulaşılabilir ve ucuz sanıldı! O ise, bir köşede sessiz sakin bir şekilde sadece okumakla yetindi hakkında yazılanları. Çünkü biliyordu ki, söyledikleri böyle insanların beyinlerinden sekip gidecekti suda kaydırılan taşlar gibi. Gerçekte kimdi bu modern kadın, peki? Mükemmel bir anne, yıllar geçmiş olmasına rağmen eşine hala ilk tanıştıkları gün olduğu gibi seksi, güzel ve sempatik görünebilen bir sevgili, her işten anlayan bir ev kadını, hemen hemen sanatın her dalıyla ilgisi olan bir entellektüel ve iş hayatında da oldukça başarılı biri... Evet, ta kendisi! Peki geçip giden bu yıllar "modern kadın" tanımını bu derece genişletmişken neden "modern erkek" kavramında bir değişime sebep olmamıştı. Modern erkek yine aynı erkekti. İşine gider, parasını kazanır, evine döner. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur?! Anlaşılan, yıllarca çalışmasına dahi izin verilmemiş olan kadın, artık modern sıfatına layık olabilmek için bütün bu şeyleri tek başına başarmalıydı. Artık bir "süper kahraman" olması bekleniyordu ondan. İşler böyle olunca "Modern yaşam evliliği öldürüyor mu?" sorusu ortaya çıktı. Oysaki, evliliği öldüren modern yaşam değil, modern kavramının erkek ve kadına eşit bir şekilde paylaştırılmamış olmasıydı. Ev işlerinde eşine yardımcı olan, çocuklarıyla ilgilenen, işinde başarılı, bazen sırf eşini mutlu etmek adına tuttuğu takımın maçını izlemektense operaya bilet alabilen, anlayışlı bir erkek olsaydı "modern erkek"in tanımı, işte belki o zaman gerçeğe dönüşürdü günümüzün evcilik oyunları.
Modern, çağa ayak uyduran anlamına gelir. Latince 'şu anda' anlamına gelen 'modo' sözcüğünden türetilmiştir. Modern olmak, bugüne ait olmaktır. Modernlik dış görünüşü değil düşünceyi temel alır. Yani makyaj yaptığın için, çalıştığın için, seksi giyindiğin için ya da çocuklarını sevdiğin için modern olmazsın. Kendi dönemi içinde her şey moderndir. 18. yüzyılda da kadınlar moderndi. Modernlik 21. yüzyıl kadınlarına has bir şey değildir. Şimdi dağılın.
YanıtlaSilBen de bunu diyorum zaten. Modernliğin tanımı değişiyor. 18. yüzyılda modern kadın denildiğinde anlaşılan şey ile şu an anlaşılan şey farklı. Çünkü dediğin gibi çağın gereksinimleri değişiyor dolayısıyla tanımlar da değişiyor. Zaten istesek de istemesek de değişim olacak, olmak zorunda. Mesela eskiden bu kadar çok kadın çalışmıyordu. Hepsi eviyle, çocuğuyla ilgileniyordu dolayısıyla "eviyle çocuğuyla ilgilenen kadın" kavramı üzerinde durup, vurgu yapmaya ihtiyaç yoktu çünkü zaten vardı böyle bir şey. Şimdi ise içinde bulunduğumuz çağ kadınlardan çok daha fazla şey bekliyor. Benim burda sitem ettiğim nokta bazı insanların modern kadın şöyle olmalı, böyle olmalı diyerekten bir tuvalet kağıdı rulosunu doldurabilecek kadar madde sayarken kendilerine bakmamaları.
YanıtlaSil"Gerçekte kimdi bu modern kadın, peki? Mükemmel bir anne, yıllar geçmiş olmasına rağmen eşine hala ilk tanıştıkları gün olduğu gibi seksi, güzel ve sempatik görünebilen bir sevgili, her işten anlayan bir ev kadını, hemen hemen sanatın her dalıyla ilgisi olan bir entellektüel ve iş hayatında da oldukça başarılı biri... Evet, ta kendisi!"
YanıtlaSilBu tanım sana mı ait başkasına mı? Senin yazından aldım bunu. Güzel, seksi, mükemmel anne ve iş kadını söz ve söz öbeklerinin altını çizerek soruyorum.
Not: Allah razı olsun kopyala-yapıştır.
Benimdir efendim. İşte o söz ve söz öbekleriyle anlatmaya çalıştığım şey günümüzde kadınlardan beklenen vasıflar. Giderek beklentiler artıyor yani. Yaşadığımız çağ bunları gerektiriyorsa bizden sonraki nesillere kolay gelsin diyorum :)
YanıtlaSilBu sıfatların modern kavramının içinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini tartışmıyorum yazıda. Gazetelerde, dergilerde insanlara "Modern kadın şöyle olmalı, böyle olmalı." şeklinde dayattırılan vasıflar bunlar.
Sana bu satırları medeniyetin beşiği İzmir'den geleneksel lezzetimiz aşureyi yerken ve bu akşam oynanan Galatasaray-Antalyaspor maçının tekrarını seyrederken yazıyorum. Erkek dergileri ya da kadın dergileri hiç fark etmez, hepsine uyuz oluyorum. Sana da okumanı tavsiye etmiyorum. Zaten onlar dergici ya da yazar falan değiller. Onlar sadece çevirmen. Yabancı dergileri Türkçe'ye çevirip önümüze koyuyorlar. Yazının orijinalini yazanı da sallamıyorum. Modern insanın kalıplarını belirlemek ona mı düştü aq?
YanıtlaSilBen de Antalyaspor'un yarı finale çıktığı o maç sonrasında sana Antalya'dan yazıyorum :)
YanıtlaSilBu konuda bu kadar dolu olduğunu bilmiyordum. Aslında aynı şeyleri söylüyoruz ama farklı şekilde. Çünkü ben kadınlara yüklenen böylesine acımasız, abartı sıfatlara karşıyım, ya da böyle beklentiler içinde olanlar önce kendilerine baksın söyledikleri şeyleri yapsın sonra başkalarından beklesin diyorum, sen de bu kalıpları belirlemenin onlara düşmediğini söylüyorsun.
Not: Bence Fırat kitabımı senden esirgediğim için hala çok feci kızgınsın bana. Hatta belki şu an beni boğmak için bir kaşık suya ihtiyacın yok, tek bir damla bile yeter =))
Aynı şeyi söylediğimizi konuşunca anladık. Çünkü sen çok uzak bir yol seçmişsin. Ben olsam şöyle derdim: Ulan dergici bozuntuları, modern kadın olmayı sizden mi öğrenicez lan götelekler?
YanıtlaSilNeyse, yarın Fırat'ı alıyorum, haberin olsun. Bugün gittim ama filme yetişicem diye giremedim kitapçıya.
Ayrıca ben maçın sonucunu bilmiyordum, tekrarını da o yüzden seyrediyordum zaten. Sonucu söylediğin için boğucam seni asıl.
İşte ben öyle diyemediğim için, debelenip bu kadar şey yazmak zorunda kaldım.
YanıtlaSilŞimdiden hayırlı uğurlu olsun o zaman Fırat'ın.
Ayrıca sonunu bilmediğin, izlemek istediğin filmler varsa çekinme söyle bana. Her türlü yardımcı olurum :D
Banu, elime bir geçersen var ya o zaman sana kim yardımcı olucak bakalım. =) Ulan ne güzel seyrediyordum, maç bütün anlamını kaybetti şu anda.
YanıtlaSilİyi yönünden bak biraz da, sayemde zaman kazandın maçın kalan kısmını izlemek zorunda kalmadın. Yani tabi bu bardağın 10'da 1'lik kısmını anca doldurur ama... :)
YanıtlaSilBardağı alıp içindeki dolu kısmı ensenden aşağı dökücem. =)
YanıtlaSilDikkat et ama çok soğuk olmasın su. Sonra kendimi kaybedip saçmalayabiliyorum. Zira lisede bir su savaşı sırasında "Bu su çok ıslak!" diye bağırdığımı hatırlıyorum okulun ortasında. :D
YanıtlaSilPuhahaha. O zaman su kesinlikle soğuk olucak. :D
YanıtlaSilBu yapacağın yanına kar kalır mı sanıyorsun peki?!
YanıtlaSilNot: Hiç korkutucu olmadı galiba, ama denedim. :)
Sorma, ödüm patladı valla. :)
YanıtlaSilBen korktum şahsen! Şimdi yatağıma gidip yorganın altına girip uyumayı deneyeceğim. Fonda malumunuz yağmurun pıt pıt sesi, arada sırada gök gürültüsü... Tadından yenmez. Bence sen de git yat, nasılsa maçı izlemenin bir anlamı kalmadı artık :D
YanıtlaSilMaç bitti zaten. Ben yine de sonuna kadar izledim. Sen yatmadan önce maillerini kontrol et, hadi iyi geceler. =)
YanıtlaSilya bi ton yorum vardı okumadım valla zira gece saat 4 onun için sayın banu gerçekten özür dilerim:D
YanıtlaSilsadece kendi yorumumu yapıcam.
haklısın dediklerinde. ama bu farkı yaratan başlıca öğe siz bayanların bu ayrımı kabul etmeniz. siz bu ayrımı (keşke) zamanında yok saysaydınız bi ton şey olmayabilirdi. ha eskiden zordu belki ama şimdi daha kolay. her yerde değil ne yazıkki. hani anlatmak istediğim şey şu: tartışma var ayrım var evet ama bu ayrım, iki tarafta ayrım olduğunu kabul ederse var.
bkz:ateist ile nonteist arasındaki temel fark. aslında bunuda anlatayım ben bi yazımda.
ps:ütopik bi yorum oldu biraz, farkındayım :)
Önemli değil, bütün yorumları okumak zorunda değilsin tabi ki =)
YanıtlaSilDediğin gibi insanlar daha bilinçli olsa, neyin gerçekten ne olduğunu bilse kabul etmez belki de. Sonuçta milyonlarca insanın kabul etmediği bir şey hakkında tutup da inadına "Bu böyledir." diye ısrar etmek cesaret ister o zaman :)