27 Ocak 2010 Çarşamba

"Tim Burton" bir yaşam tarzıdır!

Her ne kadar bazılarına göre Tim Burton, IQ'su ayakkabı numarasından ufak olan bireyler için filmler çeken başarısız bir yönetmen olsa da birçok kişiye göre onun adını bile görmek yeterlidir bir filme gitmek için. Dünya üzerinde kaç tane yönetmen vardır ki; şu an yaşadığımız olayları çocukluk hallerimizle yorumlayabilmemizi sağlayan? Küçükken yatağa girdiğimizde dinlemekten zevk aldığımız birbirinden acayip bir o kadar da gizemli masalların çoğunun sonunu öğrenememişizdir, çünkü uyku denen sevimli şey daha masalın bitmesini beklemeden bizi alıp başka başka masalların diyarına götürmüştür. İşte onun filmlerinde yıllarca sadece hayal edebildiğimiz sonları görürüz. İster kısa olsun ister uzun, her filmiyle izleyicisini tatmin etmeyi başarmış bir yönetmendir o. Hepi topu 6 dakika dahi sürmeyen Vincent'ı izlerken bile, hangi duygusuz kalkıp filmden etkilenmediğini söyleyebilir?! Balmumuna daldırılmış bir teyze, zombiye dönüşmüş korkunç bir köpek, Edgar Allan Poe, diri diri gömüldüğü sanılan fakat aslında olmayan bir eş, annenin çiçekliği çıkan kazılmış bir mezar, ev tarafından ele geçirildiğini düşünme sorunsalı, tabuttan gelen korkunç istekler ve kırılan duvardan uzanan iskelet eller... Hepsi sadece 7 yaşındaki bir çocuğun hayal gücünün eseri. Böylesine çılgınca, inanılmaz bir dünyada ben de yaşadım itiraf etmeliyim ki. Bu yüzdendir Vincent ile özdeşleştirmem kendimi ve bu yüzdendir sırf hayal kurduğu için onu anlamaya çalışmadan bağırıp çağıran kızan annesine olan nefretim belki. Hiçkimse boyundan büyük hayalleri olduğu için suçlanamaz ki! Sonra hayatıma Beetlejuice girdi. Filmin müzikleri bile beni benden almaya yetti. Küçükken hepimiz korkmuşuzdur elbet ölü ve ruh tarzı şeylerden. İşte bu filmle daha 6 yaşındayken bütün önyargılarımı kırmıştım ben. Hayranı olduğum o çizgili çoraplardan bulup da aldırana kadar anneme dünyayı dar etmiştim açıkçası. Edward Scissorhands göründü uzaklardan, biraz masalsı. İyi niyetli ama korkutucu... Sanki bir tutam da farklı... Kalıplaşmış bir düzenin ortasında varolma çabası veren, ne yazık ki başaramayan bir zavallı... İlk o filmde gördüm karın nasıl yağdığını. Damağımda hissettim gerçek bir eleştirinin tadını. En iyi sanat yönetmenliği dalında Oscar alan Sleepy Hollow'a düştü sonra yolum. Biraz fantastik, biraz mistik... Korkak bir cesurun hikayesi... Böyle de ironik yaşar işte hayatı kendisi. Zaten cesur dediğimiz insanlar da korkmaktan korkanlar değil midir ki?! Boncuk boncuk ağlamama sebep olan Big Fish'ten de bahsetmek isterim tabi. Gerçek mi, değil mi derken deviriveriyor farkında bile olmadan insan bu koca filmi. Dakikalarca hatta saatlerce anlayamadığınız ama anlamaya çalıştığınız, uğruna kabız olduğunuz olaylar örgüsünün çözümünü izlerken pürdikkat bir şekilde, resmen orgazmı yaşarsınız o birkaç saniyede. Corpse Bride... Başka bir Tim Burton mucizesi... Beetlejuice filminde de olduğu gibi gerçek dünyanın karanlığına, soğukluğuna, kasvetine ve düşmanca hallerine inat ölüler diyarı rengarenk, canlı, eğlenceli, sıcacık ve hareketlidir. Bir yandan gülümserken dudaklarınız, diğer yandan akmaya başlar gözyaşlarınız. "If I touch a burning candel, I can't feel the pain. Cut me with a knife and it's still the same." sözleri hala aklımdadır. Emily ve onun tüm bohemliği... Tim Burton ve Johnny Depp ikilisinin ortalığı dağıttığı bir film daha... Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street! Erkeklerde "rüyalarında sürekli müşterilerini gırtlaklayan berberler görme" gibi bir sendroma ve beraberinde berber fobisine sebep olabilme olasılığı yüksek gibi görünen bu film aslında Altın Küre'nin biricik sahibi ve de sahibesidir. Sonuç olarak efendim, tüm bu yazdıklarıma rağmen Tim Burton ve filmleri hakkında hala atıp tutacak ve "Tim Burton'ı beğenmiyorum." şeklinde kendi yarıçapında onun üzerinden karizma yapmaya çalışacak birini görürsem, hiç acımam! Kafasını duvara sürtmek suretiyle kıvılcım çıkarırım! Saygılar...
Beetlejuice Beetlejuice Beetlejuice!
PS: Sadece şansımı denemek istedim...

3 yorum:

  1. Tim Burton'ı sevmeyenleri gördüm ama başarısız diyene rastladım pek. Diyen de taş olur zaten. Sonra da kırarız onu, toz ederiz. =)

    YanıtlaSil
  2. Hık diye gidiverirler oracıkta valla! Biz de elimizde patlamış mısırlarımızla izleriz efendim. =))
    Olmadı biz ağızlarına mısırları tıkar sonra da patlatırız. Hatta bu da Tim Burton filminden bir sahne gibi olur. Gönderme olur. Güzel olur. :)

    YanıtlaSil
  3. Yaparız, akıllarını alırız. =)

    YanıtlaSil