28 Şubat 2015 Cumartesi

3 Senaryolu İletişim

İletişim dediğimiz şey, insanın aklına her çağda farklı bir şeyleri getirse de temel konseptin değiştiğini düşünmüyorum. Mağaralara çizilen şekillerden, dumanla iletişime; farklı dillerin oluşup konuşulmasından, günümüzde kullandığımız akıllı cep telefonlarına kadar aslında hep aynı senaryolardan muzdarip oldu bu iletişim. Evet, iletişim süreci 3 farklı senaryodan oluşuyor bana göre. Birinci senaryo; en basit haliyle çizilmiş, yazılmış ya da söylenmiş cümlenin kendisi. İkinci senaryo; bunları yazan, çizen ya da söyleyen kişinin aslında anlatmak istediği şey. Üçüncü senaryo ise; karşıdaki kişinin bu cümleden yaptığı çıkarım. Gelelim olasılıklara... Bütün senaryoların aynı anlamla sonuçlanması olabilecek en mükemmel kombinasyon tahmin edersiniz ki. Aslına bakarsanız sadece ikinci ve üçüncü senaryoların uyuşması yeterli sağlıklı bir iletişim için. Bazı durumlarda alıcı ile verici arasındaki cümle herhangi bir söz sanatı içeriyor olabilir. Kendi anlamından çıkıp mecaza kayabilir. Bu mecaz her iki taraf için de aynı anlama geldiği sürece bir sorun teşkil etmez. Bazen de kişi jest ve mimikleriyle, beden diliyle söylediği cümleyi kendi anlamından çıkarabilir. Karşısındaki kişi, cümleye yüklenen yeni anlamı alabiliyorsa yine bir sorun yoktur ortada. İkinci ve üçüncü senaryoların uyuşmadığı durumlarda ise iletişim ne yazık ki gerçekleşmez. Ya da gerçekleşmesi için yeni bir iletişim sürecine girilmesi gerekir. Bir kişi anlatmak istediği şeyi olduğu gibi, en yalın haliyle anlatsa bile karşısındaki bunu bambaşka bir şekilde yorumlayabilir. Çünkü bizler algıladığımız şeylere tamamen bilinçsiz bir şekilde kendi yorumumuzu da ekleyebiliyoruz maalesef. Ya da tam tersi bir senaryo düşünelim. Kişi gayet yalın bir cümle kurmuş olabilir ve karşısındaki de bu cümleyi olduğu gibi alabilir. Fakat söyleyen kişi, aslında yalın gibi görünen bu cümle ile başka bir şeyler ima etmek istemişse ne yazık ki iletişimde yine bir kopukluk söz konusu olur. Her iki taraf da gerçekten birbirini anlamak isterse, "Ben böyle söyledim ama aslında bunu ima etmiştim." ya da "Sen böyle söyleyince ben de bu şekilde yorumladım." gibi yeni bir sürece girerler ki geç de olsa iletişim sağlanmış olur. Peki ya 3 senaryonun da birbirinden farklı anlamlarla sonuçlanması durumunda neler olur? "Ben şunu ima etmiştim.", "Ama ben böyle yorumladım.", "O zaman o cümle ne alaka?" gibi savaş sinyallerini aldığınız anda topuklayın derim. Çünkü artık bu noktadan sonra işin içinden çıkamamanız için gereken tüm şartlar sağlanmış bulunuyor. İnatla devam etmek isteyenler için bir sonraki evre "into the wild" diyebilirim. Artık bu evrede kendi belgeselinizi mi çekersiniz, yoksa hayatta kalma mücadelenizi anlatan bir kitap mı yazarsınız orası size kalmış. Şaka maka bir yazının daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. İletişimde kalın efendim.